22 Eylül 2012 Cumartesi

Bu Yıl Jürinin İşi Zor

Altın Koza'da dün gece itibariyle 14 yarışma filminin hepsini izlemiş bulunmaktayız. Geçen seneki ortalamanın epey üzerinde bir seçkiyi devirdiğimizi rahatlıkla söyleyebiliriz, geçen yıl ödül alacak 3.filmi bulmakta zorluk çekerken bu yıl ödül listesine sızabilecek birçok film var.
Yeni filmiyle Bornova Bornova'daki başarısının tesadüf olmadığını gösterdi bizlere İnan Temelkuran, hem de belgesel janrında. Siirt'in Sırrı'nda Siirtli milli güreşçi Evin Demirhan'ın hikayesini anlatıyor yönetmen. Bunu yaparken de bazı istatistiklere başvuruyor. Bu sporları fakir sayılabilecek ailelerin kızları tercih ediyor çünkü ucuz ve bu spor sayesinde gelecek kurmak, ailesini kurtarmak gibi hedefleri var. Onların hiçbirinin bale yapma şansı yok ama Siirt'te bir kızın güreş yapması da olacak şey mi? Ülkemizin sanata olduğu gibi spora da az yatırım yapması gibi bir eksik filmin içinden geçen önemli bir detay. Ciddi bir keşfin ve özenli bir emeğin ürünü olan Siirt'in Sırrı'nı büyük zevkle izledik. Festivalin ödül almasını dilediğimiz filmler kervanına o da katıldı. Ortalık ana baba gününe döndü, ''en iyi kurgu'' ve ''en iyi müzik'' dallarında iddialı olması güçlü ihtimal. Aslında hikayesini anlattığı insanların milliyetçi içselleştirmişlikleri olmasa ''Yılmaz Güney'' ödülü bile aklımıza gelmiyor değil. Sanırım bu haliyle bu ödüle pek de uygun değil.
Reis Çelik'in yönetmenliğini yaptığı Lal Gece, çocuk gelinler meselesine değiniyor. Bu topraklardaki bu kadim soruna içerden bir bakış atıyor. Büyük çoğunluğu bir gerdek odasında geçen film iyi bir kapalı mekan çalışmasının ötesinde, İlyas Salman'ın muhteşem oyunculuğuyla hafızalara kazındı. Tabii meseleye yaşlı erkeğin mağduriyeti penceresinden bakması da tartışılabilecek bir konu. Bu açıdan feministlerin yetersiz görebileceği filmin ne olursa olsun çarpık toplumun böyle bir yarasına, bu kadar yakından yer yer mizaha göz kırpan şekilde bakması takdir edilesi. Günün diğer izlediğimiz filmi Selim Evci imzalı Rüzgarlar, bizce Aziz Ayşe ile birlikte yarışmanın en kötü filmlerinden. Filmin anlatmak istedikleri o kadar belirsiz ki, resmen yönetmen ne yapacağını bilmez halde. Bir ses teknisyeninin bir Rum kadınla tanışması, 2 yıl geçmesi, acılarını kayda alması sonra onun kızıyla yakınlaşmasını anlatayım mı anlatmayayım mı kararsızlığı, bir de hikayeye dahil olup çıkan eski bir eşle resmen 117 dakikamızı yedi. Siyad jürisinden Radikal yazarı Şenay Aydemir filmin yarısında çıktı üç-beş dakika sonra geldi ve kaybettiği birşey olmamıştı, düşünün siz. Okullarda senaryo nasıl yazılmaz dersinde gösterilecek saçmasapan bir film. Bu seneki güzel seçkiye yakışmadı. Halbuki filmin başında ve sonrasında da çokça devam eden güzel kadrajlarıyla çok umutlanmıştık ama karşımızda bir eser olduğunu söylemek çok zor. Umarım jüri ''en iyi görüntü yönetimi'' ödülü vermek gibi bir çılgınlığa düşmez.
Son olarak bu akşam 20.30'da A Haber'in canlı yayınlayacağı ödül töreni öncesi şahsen böyle bir hak bize verilseydi ödülleri nasıl dağıtırdık ona bakalım.
EN İYİ FİLM: ARAF
YILMAZ GÜNEY ÖDÜLÜ: BABAMIN SESİ
EN İYİ YÖNETMEN: PELİN ESMER (GÖZETLEME KULESİ)
EN İYİ SENARYO: ATEŞİN DÜŞTÜĞÜ YER
EN İYİ GÖRÜNTÜ YÖNETİMİ: GÖZETLEME KULESİ
EN İYİ KADIN OYUNCU: NİLAY ERDÖNMEZ (GÖZETLEME KULESİ)
EN İYİ ERKEK OYUNCU: İLYAS SALMAN (LAL GECE)
UMUT VEREN GENÇ OYUNCULAR: NESLİHAN ATAGÜL ve MURAT HACIHAN (ARAF)
JÜRİ ÖZEL ÖDÜLÜ: ŞİMDİKİ ZAMAN
EN İYİ KURGU: SİİRT'İN SIRRI
EN İYİ MÜZİK: SİİRT'İN SIRRI
EN İYİ SANAT YÖNETİMİ: LAL GECE

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder