18 Ocak 2019 Cuma

Lee Chang-Dong'un Burning'i

Yönetmenin bir önceki filmi Şiir'i sekiz yıl önce izlemiş ve olumsuz hislerin daha ağır bastığı karmaşık duygularla sinemadan çıkmıştım. Yine öyle oldu. Ayrıca bu kez yönetmenin genel izleyiciye küçük bir adım da olsa daha yakın olduğunu düşünüyorum.

Bilirsiniz ben yerli eleştirmenlerin neredeyse topyekün göklere çıkardıkları filmleri pek beğenemiyorum, 'vardır bu işte bir çapanoğlu' diyorum. Bu yargımın oluşmasında senelerin deneyimi var elbet. Yoksa yıllar önce böyle şeyler düşünmezdim. Bu yargı biraz da nerede çokluk orada bokluk lafına da çıkıyor ama eleştirmenler sinema üzerine söz söyleme selahiyeti olan kişiler olarak kabul edildiği için, tamam halk arasında topyekün beğenilene diyeceğini de ama bunlar adı üstünde eleştirmen, yıllarını sinema sanatına adamış, o kadar okumuş yazmış, herhalde sokaktaki insandan çok daha süzülmüş bir beğeniye sahiptir ve onların topyekün beğendiğine laf edilmez diye düşünenler olabilir. Elbette sokağın ortalamasından bir miktar (hatta lise-üniversite mezunu ortalaması diyelim biz ona) daha farklı olsalar da, o farkın bir miktardan fazla olmadığına kalıbımı basarım. Yani sinemayla hiçbir özel ilişkisi olmayan sıradan bir lise mezunu ve üniversite mezunun ortalamasına oldukça yakın bir beğeniye sahipler. Bir yandan bu eleştirmenlerin bir kısmının yazdıkları gazetelerin geniş kitlelere hitap ettiğini düşündüğümüzde bu durum daha çok okunmak daha çok insanın zevkine hitap etmek anlamında bu yazarlar için olumlu bir durum olarak bile görülebilir. Amaaa bu, sinemanın bir sanat dalı olduğu ve onların da bu sanat dalının eleştirmeni olduğu gerçeğinden bizi koparır. Öyle ki artık bizdeki ölçüsünde olmasa da Batılı eleştirmenlerin de topyekün beğendiklerinden huylanır oldum. Orada da bir film çok beğeniliyorsa muhakkak bir ana akıma meyil, bir sığlık, yapmacıklık gibi kabaca ifade edebileceğim karakteristikler tespit ediyorum. Geçtiğimiz Cannes'da Screen dergisinin 'jury grid' adını verdikleri sayfada 3.8 ortalamayla derginin eleştirmenler nezdindeki  bugüne kadarki en yüksek ortalamaya sahip, Lee Chang-dong'un yönettiği Burning'i de çok beğeneceğimi düşünmemiştim. Ama o kadar yaygaradan sonra ödülsüz gitmeyeceğini düşündüm, yalan değil. Ama işte Oscar Akademisi değil ki orası, festivallerde sürpriz olasılığı hep daha yüksektir. Neyse o yaygara içerisinde Türkiye'den Cannes'a giden bir eleştirmen filmden çıktıktan sonra elim ayağım titriyor gibi aşırı övgü içeren bir tweet de atınca eyvah dedim, tamam ben bu filmi beğenirsem artık sürpriz olur. Evet o sürpriz gerçekleşmedi. Burning beni tatmin etmedi. Haruki Murakami'nin
öyküsünden  uyarlandığı ifade edilen iki buçuk saatlik filmde izlediğimiz hepi topu şu: Jong-su karakterinin çocukluğunda aynı mahallede oturan bir kadınla (Hae-mi) tesadüfen karşılaşması akabinde onunla sevişmesi ama kadının bir süre sonra bir zengin erkek (Ben) için Jong-su ile arasına mesafe koyması ve daha sonra Hae-mi'nin kayboluşu, Jong-su'nun onu Ben'in öldürdüğünü düşünmesi ve sonunda Ben'i katledişi. Buradan bakıldığında bir gerilim-kara filmin olay örgüsünü andırıyor karşımızdaki. Gerisi ne derseniz, bu örgüyü iki buçuk saate tamamlama çabaları, elbet film bitmeye yakın anlam kazanan, ağırlıklı olarak diyaloglarla bazen de imgelerle kendini ifade etmeye çalışan bir yanı da var hakkını yemeyelim. Ancak filmin tüm detayları pek çok farklı noktaya çekilmesi kolay ve o kadar havadaki. İnsanlar bu noktaya aldanıp çok derin bir film olduğu yanılgısına düşüyor kanımca. Filmin başlarında Hae-mi pantomimi anlatıyor Jong-su'ya, olmayan şeyin olmadığını unutmaya dayandığını söylüyor. Tüm bir sanatın temelinde yatan kurmaca kavramı da aslında var olmayan o insan yaratısını var addederek ortaya çıkmaz mı? Film buradan sonra yaşananların film içerisindeki gerçekliği konusunda da şüpheye yol açıyor. Ancak sınırları o kadar muğlaklaştırıyor ki, her şeyin bir yazar adayı Jong-su'nun hayali olma ihtimali kadar olmama ihtimali de var. Ya da sadece bir kısmı mı hayal? Örneğin finale yakın izlediğimiz mastürbasyon sahnesi gibi -ki sinema dili içerisinde onun hayal olduğu imleniyor-. Yine filmin bir noktasında Ben yemek yapmayı neden sevdiğini anlatırken daha iyisi bana kalır diyor ve tanrıya kurban sunulması metaforunu kullanıyor, kendi kurbanımı sunarım ve onu yerim diyor. Orada Jong-su muhabbetin içinde olmasa da nasıl da dikkat kesiliyor ve yönetmen bir an sadece onu kadraja alıyor. Akıbeti belirsiz Hae-mi'nin de Ben'in kurbanlarından olduğunu düşünüyor Jong-su. Zaten o sahneden itibaren Ben'in kadınları kurban ettiğine dair işaretleri evin içinde arıyor ve buluyor Jong-su. Bir de Hae-mi'nin Kazan adında bir kedisi var, Hae-mi ortadan kaybolana kadar ortaya çıkmayan. Jong-su onu da Ben'in evinde bulduğunda Hae-mi'nin kurban edildiğini kafasında netleştirdiğini düşünüyorum. Sonra Ben'in kadınlara makyaj yaptığı gerçeği ile Hae-mi'nin estetik ameliyat olup Jong-su'nun onu çocukken çirkin bulmasına rağmen şimdi beğendiği gerçeğini nereye koymak lazım bilemiyorum. Herhalde Jong-su bir kadını ancak estetik ameliyat olunca severse, o kadın da daha zengin birini bulunca o erkeği daha çok sevebilir. Belki de kısasa kısas gibi bir mesajı var filmin, bunun gibi pek çok mesaj çıkarılabilir bu filmden. Ben filme dair farklı yorumlar yapmanın da bir anlamı olmayacağı kanaatindeyim çünkü aklımızı yorarak bir derinliğini keşfedeceğimiz film yok karşımızda, sadece farklı yorumlar getiririz, bir katil kim filmine yorum getirmekten farksız olur bu ve belki muğlaklığı biraz törpülense Hollywood'ta izleyebileceğimiz bir film bile olur Burning. Hatta Christopher Nolan'ın Memento'sunu andıran bir damarı olduğunu iddia etmek de mümkün. 

Altın Palmiye'ye aday pek çok filmi izledikten sonra, gerçi daha izleyeceklerimiz var ama dikkatimi çeken bir şey oldu. Her sene filmlerin pek çoğunda ortak temalar dikkati çeker. Mesela bir yıl çocuk, bir yıl aşk, bir yıl adalet gibi. Bu sene de Ahlat Ağacı ve Un Couteau Dans Le Coeur izledikten sonra Burning'i de izleyince bu yılki filmlerde üst-kurmaca motifler dikkatimi çekti ama bunlar içinde bu motiflerin en belli belirsiz, hatta silik denebileceği film de Burning.

Yıldız: * *

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder