6 Mayıs 2018 Pazar

İran'dan İlkel Kötücüllük Üzerine İyi Yazılmış Bir Film

İran filmleri üzerine yazmak da o kadar kolay değil aslında. Yazarken bir bakıvermişsiniz filmin neredeyse tüm olay örgüsünü anlatmışsınız çünkü ülkedeki filmlerde sıklıkla görebileceğimiz 'çerçeve dışı' olarak adlandırabileceğimiz bir anlatım yöntemi var. O yüzden ben de film hakkında bazı şeyleri dışarıda bırakan bir çerçeve çizmeye çalışacağım. Mohammad Rasoulof'un son filmi Lerd (Dürüst Bir Adam ya da İnatçı Bir Adam) aslında bize çok tanıdık gelecek bir takım ilkel ve kötücül ilişkiler ağı üzerine. Sanıyorum Türkiye'de henüz böyle bir film izlemedik (Belki Emin Alper yapar). İlginçtir Batı Avrupa'dan bu meselde bir film izlediğimizi hatırlamıyorum, onların dertleri biraz daha farklı ya da bu aşamalardan geçeli çok olmuş, bilemiyorum ama Andrey Zvyagintsev'in Leviathan ve Cristian Mungiu'nun Bacalaureat adlı filmlerinin de benzer sularda ilerlediğini söyleyebilirim. Yani şu Doğu toplumlarına has yozlaşmışlık biçiminin uç örneklerinden birini anlattığını söylüyorum Lerd adlı filmin. Filmde hayatında dürüstlükten hiç ödün vermemiş, bu yüzden üniversiteden atılmış ve bir balık çiftliği işleten Reza, bu kez de o araziyi elinden almak isteyenlerle uğraşmak durumunda kalıyor. Rüşvet, adam kayırma, belgede sahtecilik, haneye tecavüz, gayrimüslim düşmanlığı, alkol almanın yasak olması... ne ararsanız var. E tabii hak mı hukuk mu dediniz, o da ne canım, ne gezer buralarda. Şikayette bulunsanız şikayetinizin kale alınması en az 1 yıl sürerken sizin haksız yere ödemek zorunda olduğunuz borcunuzu almak için o kadar beklemiyorlar misal. Mafyatik bir ülke düzeninin taşra kasabasındaki yansımaları olarak özetlenebilecek film ikinci yarısında bir miktar ivme kaybetse de, oldukça iyi yazılmış bir senaryoya sahip. Düşman, büyük patron ve çarkların içinde yeri geldiğinde farkında bile olmadan ezilen bireyin çıkışsızlığını anlatıyor. Film Reza'nın karısı Hadis'in düzenin meşrulaştırıcı unsuru olması ve yine dolaylı olarak kocasını zor durumdan kurtardığını ima ederken karamsar bir bakış açısıyla noktalanıyor. İran gibi bir yerde mazlum olmak istemiyorsan, zalim olman gerekir. Zalim olamam diyorsan mazlum olmayı kabullenmiş olursun gibi bir mesaj veriyor. Korkunç ! Ben zalim ya da diğer deyişle iktidar olmak ve cinsellik arasındaki kaçınılmaz ilişkinin filmde oldukça flu da olsa ima edildiği kanaatindeyim de. Film öyküsünü küçük boşluklar bırakarak inşa etse de, (benim çok tuttuğum bir yöntem değil) son kertede tüm boşlukları kantarın topuzunu kaçırmadan doldurmayı başarıyor.

Yıldız: * * *

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder