21 Mayıs 2016 Cumartesi

Ödüller (Has) İzleyici İçin Neden Önemli?

Bu soruyu hazır Cannes Festivali gelip çatmışken sormalı. Şu bütün yıl Oscar muhabbeti yapanlar, hani şu her şeyi oyuna indirgeyen, sinemayı sabah akşam spor toto sananlar var ya, elbet konumuz dışı. O insanlar için X filmi değil de Y filmi ödül almış ne ifade ediyor gerçekten bilmiyorum. Sorduğumda doğru dürüst bir cevap da alamıyorum. Zaten Oscar Ödülleri dağıtılmadan önce de o filmlerden sinema salonlarını süsleyen çok var, bu kast ettiğim insanların çoğuysa Oscar adaylarını internetten indirip indirip izliyorlar zaten ve bir kuruş ödemedikleri için övünüyorlar. Bir kısmı ne dese beğenirsiniz? Pazarın dışına çıktıklarını sosyalist bir duruş sergilediklerini söylüyorlar. Daha neler!


Benim burada ödüllerin önemine değinecek olmam tamamen o filmleri sinema salonunda görüp görememekle alakalı. 

Eskiden bir film Cannes'da Altın Palmiye aldı mı, vizyona girmeyi garantilerdi, Cannes'dan, başka vizyona giren filmler de olurdu ama yine de diğer ödül alanlar için kesin vizyona girer diyemezdik. Genellikle Filmekimi'nde yakaladık yakaladık derdik. 2009 yılının Cannes'ında ikinci önemli ödülü alan Audiard'ın Un Prophéte'si vizyona girememişti misal. Başka Sinema geldikten sonra böyle sorunlar azaldı ama tümden çözüldü mü, elbet ki hayır. Cannes'ın ana yarışmasında ödül alıp vizyona giremeyen Payne'nin Nebraska'sı, Rochwacher'in Le Meraviglie'si gibi filmler de oldu ama Cannes'ın ana yarışmasında ödül alan 6-7-8 adet filmi vizyonda görme şansımız oldukça arttı. Örneğin geçen Cannes'ın ana yarışmasında ödül alan 7 filmin 6'sı vizyona girdi veya girmek üzere (henüz vizyonu belli olmayan Stephane Brize'nin La loi du Marche'ı da en azından Gezici Festival'e gelmişti). Ödül almayan filmlerden, son dönemlerin popüler dizilerinden Game of Thrones'ı biraz andıran Macbeth, derinliksiz ve bol aksiyonlu Sicario ve Moretti imzalı Mia Madre, Sorrentino imzalı Youth ve nedenini çözemediğim Trier'in Louder than Bombs aynı sezondan diğer vizyon gören filmler oldu. Peki ana yarışmada olup ödül alamayan diğer 7 film? Vizyon göremedi, evet onlar büyük olasılıkla artık vizyon göremeyecek fakat o filmlerden bazıları ödül alsaydı inanın güçlü ihtimal vizyon görürlerdi, hadi olmadı diyelim ülkemizdeki bir festivale mutlaka konuk olurlardı.

Bu yıl Ken Loach'un I Daniel Blake'i ve Maren Ade'nin Toni Erdman'ı Cannes'da ödül almasa da sanıyorum ki vizyona girecek, Türkiye haklarını Filmartı almış ve bu filmlerin gideri var demiş herhalde ama kaç tane daha film böyle bir şansa sahip olacak. Diğer festivallere gelince, Venedik ve Berlin'de herhangi bir ödül de pek kurtarmayabiliyor. Hatta bazen en büyük ödülü almak bile. Ama yine de Sokurov'un Francofonia'sı, Faust'una göre izleyiciyi zorlayıcılığı bakımından daha mı yukarıdaydı? İkisini de festivallerde izledim. Faust'ta film bitmeden salonun yarısından fazlası çıkmıştı. Francofonia'da ise tek tük çıkan oldu ama Faust vizyona girdi, Francofonia'nın gireceğine dair hala bir işaret yok. Arada bir Altın Aslan almış olma-olmama farkı var çünkü, yalan mı? 

Locarno, Rotterdam gibi popülaritesi biraz daha düşük festivallerdeyse en büyük ödül, filmin ülkemizde vizyona gireceğine dair güçlü bir işaret sunmasa bile en azından yerel festivallerde (İstanbul, Ankara vs.) gösterilmesine ciddi kapı aralıyor. Ödüller tek kıstas olmasa da, kazanıldığı festivalin etki gücüyle de doğru orantılı olmak üzere o filmin başka ülkelerin sinema salonlarında gösterilebilme şansını büyük oranda arttırıyor kısaca. İşte bu yüzden ödüller film üreten ekipler kadar has izleyici için de önem teşkil ediyor. Düşünsenize herhangi bir Avrupa festivalinde merak ettiğiniz bir yönetmen var, filminin konusu size ilginç gelmiş de olabilir veya bir eleştiri vs. ve o filmi izlemek istiyorsunuz ama dağıtımcılar genel kitleye çok uzak (festival filmleri takip eden genel kitleye de mesela) olduğunu düşünüyor. O filmin ciddi bir ödül almasını beklemekten başka şansınız var mı?

Bu arada bende sadece gözlemlerim eşliğinde yazıyorum ha, dağıtım-gösterim ağlarının ayrıntılı ilişkisini ve belki başka değişkenleri o kadar çok da bilmiyorum. Sinema parayla yapılıyor net, kültür endüstrisinin dinamiklerine tabi, geniş kitleye hitap etmediğinizi, sanat yaptığınızı da söyleseniz pazarın dışına çıkamıyorsunuz. Ödüllerin özellikle sanat sineması için hayati olduğu, bir filmin satışı, dolayısıyla ulaşacağı insan sayısını artırdığı apaçık ortada. İşte son Altın Ayı'lı Rosi'nin Fuoccoammare'si, ülkemiz festivallerinden sonra Temmuz'da vizyona gireceği açıklandı. Böyle bir ödülü olmasa kim o filmi göstermeye kalkar canım, deli mi yahu?

Not: Birkaç kentin dışında yaşayan ve bu filmlere sinema salonunda ulaşamayanlar için diyecek birşey yok ama o da bambaşka bir büyük sorun ve herhalde başka bir yazının konusu. Onu geçtim Sinop gibi Gümüşhane gibi toplam 5 ilde sinema salonu bile olmadığını biliyor musunuz peki?

Yarın: Cannes'daki ödül dağıtımı öncesi hissiyatlarım, beklentilerim, aslında biraz da isteklerim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder