22 Mayıs 2016 Pazar

Ve Yine Cannes, Yine Heyecan

3 yıldır Cannes ödülleri öncesi hissiyatlarımı yazıyorum, daha önce yazmıyordum. Yerinde izlemediğim bir festival üzerine yazmak ne kadar doğru o da tartışılır, ancak bir sinema şenliğinden en yoğun malumatı aldığım şu 11-12 gün ciddi bir izlenim oluşturmuyor da değil, önemli bir kısmı önümüzdeki sezonun sinema gündemine oturacak filmler bunlar ve kendi süzgecimden geçirdiğim bu günlere dair bir yazı bu.

Altın Palmiye 2.Kez Romanya'ya Gider Mi?


Ya da şöyle soralım: İkinci kez Cristian Mungiu'nun olur mu? Son yarıştığı 2 filmiyle de yarışmanın en iyileri arasındaydı ve karşılığını ilkinde Palmiye diğerinde Senaryo+Aktrist Ödülü ile almış bir usta Mungiu, benim her yeni filmini heyecanla beklediğim, çok kötü eleştiriler gelmediği sürece önemli bir film yaptığına inandığım 3 yönetmenden biri (diğerleri Haneke ve Ceylan). Bir kez daha 4 Ay 3 Hafta 2 Gün çarpıcılığında bir film yapabilir mi bilemiyorum, çok da kolay değil ama tıpkı Tepelerin Ardında'da olduğu gibi ona oldukça yaklaşabilmesi bile bence değerli. Bacalaureat (Mezuniyet) ile yine festivalin en iyileri arasında ve festivalin ödüllendirmeyi çokça sevdiği sıradan bireylere bakarken toplumunun mikrokozmozuna bizi davet eden filmlerden olduğunu unutmamak lazım, ve Mungiu benim en sevdiğim türün temsilcisi: Nitelikli gerilim, toplumsal-gerçekçi gerilim de denebilir ona. Evet zamanında Amour ve La vie Adele gibi net favori olarak gösterilmiyor ama bu yıl kim öyle gösteriliyor ki? Mungiu'nun Mezuniyet'i en azından Aktör, Senaryo ya da daha önce yönetmenini onurlandırmayan Grand Prix ile ayrılsın da az da olsa sinemada izleyememe korkusu yaşatmasın. Kısaca bu gece gönlüm Mungiu'dan yana. 

Maren Ade'nin Toni Erdman'ı, Jim Jarmush'un Paterson'ı, Kleber Mendonça Filho'nun Aquarius'u ve Paul Verhoeven'in Elle'si; bu dörtlünün belki de hepsi ödülle ayrılacak, hele ki Toni Erdman'ın ödülsüz ayrılması büyük sürpriz olur. Peki Altın Palmiye alır mı? Alabilir, ki alırsa Cannes'da 25 yıl sonra ilk kez bir komedi filmi zafere ulaşmış olacak, üstelik yönetmeni bir kadın. Almanlar 1984'den sonra alacakları ilk Palmiye'nin havasına şimdiden girdiler bile. Toni Erdman gerçekten de Cannes'ın büyük ödüller alan, o insanın karanlık yönünü deşen, yer yer zorlayıcı filmlerinin genel dokusundan epeyce farklı gözüküyor. Sadece fragmanından edinmedim bu izlenimi ki o da var. Ne kadar seveceğimi bilemiyorum ama beğenimin az çok uyuştuğu o kadar insanın, haklı olduğunu tahmin ettiğim nedenlerden ötürü övgülere boğduğu bu filmi ben de severim diye düşünüyorum. Ama tedirginim de, beni sinemada güldürmek o kadar kolay değildir, hah Toni Erdman bunu başarırsa ne ala...

Mizansen Ödülü

Festivalin doğrudan filme değil de bir bireye verdiği 4 ödülden en önemlisi... Çok büyük olasılıkla Cristi Puiu (Sieranevada), Andrea Arnold (American Honey) ve Xavier Dolan (Juste La Fin du Monde) üçlüsünden birine gidecek, aslında daha önce Drive ile bu ödülü alan Nicolas Wending Refn (The Neon Demon) de onların arasına eklenebilir mi bilemiyorum. Küçük bir skandal yaratan, çoğunluğun yuh çektiği ama diğer yanda fanatikler de edinen ve bir yetisi varsa o da yine yaratıcı bir takım mizansen unsurları denilen bu yönetmene bir daha aynı ödülü verirler mi? Çok rastlanan bir durum değil, belki de başka bir ödül verirler. Hani her sene en az bir tane 'aaa bu film nasıl bu ödülü aldı' denecek film var ya belki de o budur, ya da Dolan'ınki. Özellikle Puiu'nun Sieranevada ile bu ödüle ulaşamazsa başka bir ödül, daha yukarıdan bir ödül alması da mümkün, kimseleri şaşırtmamış olur üstelik.

Bu filmlerin dışında özellikle ödül almasını istediğim 2 filmden bahsetmek istiyorum. Dünkü yazımda 'bazen ödül demek o filmi sinemada görebilmek demektir' demiştim ya, işte belki de en somut örnekleri bunlar olacak. Özellikle de ilki, Brillante Mendoza'nın Ma'Rosa'sı. Yönetmenin daha önceki filmlerinden Kinatay belki mütevazı şartlarda çekilmiş olsa da son derece çarpıcı bir filmdi. Benim için Mungiu'nun Filipinler şubesidir Mendoza, daha önceki filmlerine benzer eleştiriler alan yönetmenin filmini sinemada izlemeyi çok isterim. Diğer sinemada görmeyi arzuladığım film de Nicole Garcia'nın Mal de Pierres'i, bir değil bir çok beğenisine güvendiğim kaynaktan olağanüstü bir aşk filmi olduğunu öğrendiğim yapımın başrolünde de neredeyse her yıl Palmiye'yi hak edip alamayan Marion Cotillard var, bu zorlu yılda alması da kolay değil ama umarım alır. Filmin bence tek eksiği klasik bir dönem filmi olması.   

Bu saydığım filmlerin dışında ciddi bir ödül alması beklenen film yok gibi ama yine de jürilerin sağı solu belli olmaz, şaşırtmayı severler. Bakarsınız; Ken Loach, Almadovar, Dardenne'ler üçlüsünden birinin olgunluklarını bir kez daha ödüllendirmek isterler ya da sürpriz haklarını Dumont, Guiraudie, Park Chan-wook ya da daha da ileri gidip Assayas'tan yana kullanırlar, ya da Farhadi ve Nichols'un filmlerinden birini ödüllendirip o kadar da tartışma yaratmamış olurlar. Hepsinin cevabını bu gece öğreneceğiz. 

Ve Değinmezsem Çatlarım   

Bu sene de bizim hem Siyad üyesi olan hem de olmayan bazı eleştirmenler! tutturdular Cannes'da neden beğenmedikleri filmleri yuhluyorlarmış, biz seviyoruz o filmleri diyorlar. Sen sevebilirsin, hiç şaşırmam da (daha önce de bu konuda bir yazım var idi). Burada gösterilmiş, kitle sinemasının o meşhur sığlığına yakınlaşan filmleri de ileride vizyona girdiğinde övgülere boğacaksın, öğrendik artık, üstelik vizyon eleştirmenisin sen, kaç tane festival üzerine yazın var? Bakıyorum yıllar içinde yazdığın yazılara tek tek, %80'i-90'ı Batman, Spiderman, Xmen ve türevleri denebilecek filmler üzere ama Recep İvedik'e gidenleri de eleştirmekten alamıyorsun kendini ne hikmetse, sanki büyük fark varmış gibi aralarında. Cannes izleyicisinin zor bir izleyici olduğu bilinir, beğenen kadar beğenmeyen de bazı filmler için çok olur. Sadece belli bir estetik anlayışın çok dışında olan değil özellikle ticari yönü ağır basan filmlerde de görülür bu durum. Alkışlamak gibi (hatta ayakta, dakikalarca) yuhlamak da doğal bir tepki ifadesi... Ne var bunda anlamayacak? Ama diyor ki ödül alanlar da oluyormuş yuhlananlardan, niye ödül alıyor o zaman gibisinden birşeyler söylüyor. Jürinin toplamı yuhlamamış demek ki, ne yapabiliriz. :)) 

1 yorum:

  1. Thanks for sharing, nice post! Post really provice useful information!

    Công ty vận chuyển hàng nước ngoài FadoExpress, hàng đầu chuyên vận chuyển, chuyển phát nhanh siêu tốc đi khắp thế giới, nổi bật là dịch vụ gửi hàng đi mỹ, gửi hàng đi nhậtgửi hàng đi pháp và dịch vụ chuyển phát nhanh đi hàn quốc uy tín, giá rẻ

    YanıtlaSil