4 Ocak 2016 Pazartesi

Yılın İlk Yazısı Yerli Sinemalardan...

Son Dönem 'Arthouse' Yerli Filmlerde Ortak Dokular Dikkat Çekiyor


Tür filmleri sabit kolay kolay değişmeyen formüllerin sinemasıdır der Zafer Özden, sonra şöyle bir ekleme yapar: dönemin psikolojik atmosferi bu filmlerin üzerinde bazı rötuşlar yapabilir. Dün izlediğim bir film 'dönemin psikolojik atmosferi' cümlesini düşündürdü bana. Aslında daha önce izlediğim iki hatta üç filmden sonra Baskın: Karabasan adlı yerli korku filmini de izleyince bu düşünce iyice netleşti. Toronto'da gösterilmiş ilk korku filmimiz az şey mi? Mesele atmosfer yaratmaksa, filmin özellikle ilk 1/3'lük kesimi gerçekten ülke sinemasının üzerinde ama sonra bir şey oluyor, klişelerin ve meselesini net bir şekilde ortaya dökemeyen bulamaç gibi bir senaryonun içinde kaybolup gidiyoruz. Ne anlatmak istediği belli olmayan Oedipus kompleksi, ülkenin vaziyeti, tonla metafor, bir yere oturmayan nonlineer anlatım bizi hiçbir yere taşımıyor taşıyamıyor. Bence hayalkırıklığı... Ancak klostrofobiyle seyreden halüsinasyonlar ve ulaştığı cinnet halinin son dönemde izlediğimiz önemli yerli filmlerde ardı ardına karşımıza çıkması tesadüften ibaret mi? Aynı dönem film yapan yönetmenlerdeki bu ruh kardeşliği ne ifade ediyor? Önce Venedik ödüllü Abluka sonra Sundance'ta yarışan Sarmaşık da korku filmi türünde olmamalarına rağmen bu öğelerden fazlasıyla beslenen filmler değil miydi? Peki birinde köpek eti yemeyi, diğerinde salyangozları, sarmaşıkları bir diğerinde kurbağaları nereye koyacağız? Aynı dönemin yönetmenlerindeki bu kadar benzerlik, ortak bir 'delirium' işareti midir? Her ne kadar bir Amerikan filminin Türkiye uyarlaması olsa da klostrofobi bağlamında Mustang bile bir oranda bunlara eklense abes mi kaçar? Sanat çağının aynasıdır denir. Şayet sinema da hala o sanatın kayda değer bir aynası olmayı sürdürüyorsa ve cidden dönemin ruhunu yerli-yabancı festivallerde ses getirmiş yukarıda saydığım filmler yansıtıyorsa vay halimize...

Düğün Dernek 2 Rekoru Kıramadı

Film vizyona girdiğinde merak edilen soru şuydu: Serinin ilk filmi beklenin de üzerinde bir izleyici sayısına ulaşınca (tam olarak 6.980.070 kişi izledi) serinin ikincisi 1989'dan itibaren Türkiye'de açıklanmaya başlanan verilere göre en çok insanın izlediği film olma özelliğine sahip Recep İvedik 4'ü (7.369.098) acaba geçebilecek mi? 1300 salonda rekor gösterimle başlamasına ve kayda değer bir başlangıç yapmasına karşın serinin ilk örneğindeki gibi daha sonraki haftalarda ivme kaybetmese hatta arttırabilse bu belki mümkün olacaktı ama üçüncü haftanın sonunda Düğün Dernek 2 bunu yapamadı. Çok büyük olasılıkla 6 milyona yaklaşıp geçip Recep İvedik 4'ün gişesine ulaşamadan döngüsünü tamamlayacak.

Kitap Müjdesi

Filmin Sonuna Yolculuk -Türkiye Sinemasından Kesitler- adlı bir kitap matbaada basılıyor şu an, birkaç güne kadar raflarda yerini alacaktır. Bu ülkede sinema yapan çeşitli yönetmenlere dair birçok yazarın yazıları mevcut. Türkiye sineması bağlamında belki ironik bir örnek teşkil eden Deniz Gamze Ergüven'in Mustang'ine Kasım'da çok kısaca değinmiştim. Kitapta bu güncel, Oscar ödüllerinde de 'shortlist'e kalmış filmin"Türkiyeliliği'ne" ilişkin genişçe bir yazıyı da ben kaleme aldım.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder