12 Nisan 2015 Pazar

Hayvan Düşü: Ataerkil Toplum Halleri

Geçtiğimiz günleri yine o bildiğimiz kutuplaştırıcı dilin etkisinde geçirdik, bir süre daha bu kutuplaştırmalara tanıklık edeceğiz gibi duruyor. O kutuplaşmanın örneklerinden biri diyebileceğimiz bir video da sosyal medyada epey döndü, bir şarkıcı, yeni milletvekili adayı; bir televizyon programında kadının fıtratı ait olmaktır, ama erkeğinki o değil, ben sahip olurum ait olmam gibisinden sert cümleler kurdu, çeşitli çevrelerden (okumuş, seküler-aydın) tepki de gördü haliyle. Biliyoruz ki o tepki gösteren çevreler halkın çoğunluğu değil, halkın çoğunluğu bana kalırsa o milletin vekil adayı gibi düşünüyor, seküler tabir edilecek insanlara bunu deyince de, onlara zaten bu milletten bir şey olmaz sözü kalıveriyor, bir tür çıkmaz sokak... Ama işte sanatın evrensel gücü böyle durumlarda devreye giriyor ve öyle güzel zamanlarda öyle güzel filmler hediye ediyor ki, bizleri mutlu ediyor, sorunlarımızı çözemese de. 

Yer Danimarka'nın taşrası, Marie adlı genç kızın kadın olma hallerine tanıklık ediyoruz, elbet sancılı geçiyor bu süreç taşranın erkekleri yakasını rahat bırakmıyor. Taciz, her cinsin içine katıldığı sulu şaka vs. yönetmen Alexander Arnby, metaforlar (belki rüya) üzerinden anlatıyor meseleyi büyük ölçüde, Marie'nin kadınlığa geçişi onun Kurt Kadın'a dönüşümü üzerinden ele alınmış, ve film sakin bir korku-gerilim türü şeklinde kurgulanmış, yönetmenin alegorik tarzı ilgi çekici, ve daha ilk andan itibaren seyircisini germeyi başaran merak uyandırıcı bir anlatıma sahip, tabii filmin ortalarını geçince Marie'nin annesinin cenaze sahnesi gibi ritmin düştüğü, görece sıkıcı anlar da yok değil. Bir Hollywood yönetmeninin elinde sığ bir tür filmine dönüşecek malzeme Arnby'nin elinde ataerkil toplumun çarpıklığı-adaletsizliğinden tutun da önyargılara ve ötekileştirici tavrın yanlışlığına da vurgu yapmakta ve hepsinin üzerinde saf aşkın değerini-önemini kavratmakta, onu yüceltmekte. Yönetmen son noktada bırakın 'kılını tüyünü' 'özgürce' sevmenin ve sevilmenin gücüne inanın, aşkı n'olursa olsun yaşamaya bakın bu kurtarır bizi diyor kısaca. 

Bir Ortadoğulu olarak yaşadığımız eşitsizliklerin 'medeni' tarif edilecek 'batı' ülkesinde de karşımıza çıkması ne acı, kadının orada da kadınlığını gizlemesi, erkeğin arkasına düşmesi onun ahlak anlayışının bir parçası olması gerek.

Meselesi farklı olsa da benzer cümleleri Danimarka'dan gelen başka bir film, Vinterberg'in The Hunt'ı için de birkaç yıl önce söylemiştik. Danimarka taşrası bizi ne kadar da andırıyor demiştik. 

Bu arada tarihin belki en özgün, estetik, aşk dolu vampir filmi Alfredson'un Gir Kanıma'sı ile de benzerlikleri var Hayvan Düşü'nün, özellikle ötekileştirileni sevmek bağlamında. Sonuç olarak tür sinemasının kodlarını insancıl meselelerle buluşturan mütevazi bir sanat filmi var karşımızda ve kimi Başka Sinema salonlarında sizleri bekliyor.

Yıldız: * * * 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder