27 Mayıs 2012 Pazar

Kötü Bir Pazar Sabahı Sürprizi ve Bu Akşam

Bu bloga çokça bende izi kalan filmleri yazmaya çalışıyorum, haliyle böyle filmlerin sayısı da fazla değil. Sezonun kaydadeğer birçok filmini bitirdiğimiz için de bir süredir yazılarıma ara vermiştim. Bugün aslında bu yazıyı yazmayabilirdim ancak bu akşam sonuçlanacak 65.Cannes Film Festivali sebebiyle yazıyorum diyebilirim. Malum bu sene Cannes'da farklı bir şey gerçekleşti. Açılış filmi 'Altın Palmiye' yarışına da alındı-sebebi merak konusudur- Genelde açılış filmleri festivalin yumuşak karnıdır, doğru; genel izleyiciye hitap ederler fakat belli bir düzeyin de altına inmeyen filmler olur bazen de olmaz. Matrix gibi, ya da örneğin bir animasyon film olan 'Up' çesitlemeleri yapılabilir... Geçen yılki Woody Allen'ın Paris ve Aşk güzellemesi 'Paris'te Geceyarısı' ise belki de açılış filmleri içinde son 10 yılın düşünsel kalitesi en yüksek filmi olarak beğeni toplamıştı. Bu seneki film Wes Anderson'un 'Moonrise Kingdom'ı da benzer bir etki yaratabilir mi diye düşünmüştüm üstelik yarışa da dahil edildiğine göre beklentiyi oldukça arttırmıştı ama büyük bir düşkırıklığı yarattı bende. Gerçekten bu filmin neden 22 filmlik ana yarışmaya dahil edildiğini merak ediyorum, festivalin artistik direktörüne sormak istiyorum. Acaba bu seneki gayriresmi temanın aşk olması bir etken olabilir mi? Film 1960'ların Amerika'sında izci kampından ve ailesinden kaçan bir erkek ve kız çocuğun ilk romantik deneyimlerine ortak etmeye çalışıyor bizi, hiç itirazım yok. Yalnız her ne kadar dev bütçeli meta filmlerden uzak durmaya çalışır gibi dursa da bunu başaramıyor. Arka fonda bürokrasinin temsili bir izci kampı ve moral değerlerin temsili bir aile üzerinden bir dönem panaroması çizmek istiyorsa bu resim çok yüzeysel, hafif kalıyor, gerçek değerlerden kopmadan gerçekdışı değerlere sığınma çabası filmi ciddiye almamı engelliyor. (Bu benzerde ciddiye alınacak, güzel örneğin Aki Kaurismaki'nin Le Havre'ı olduğunu düşünüyorum) Sonuç olarak pazar günü çolukla çocukla hadi alışveriş yaparken bir de sinemaya uğrayalım çıtır çerez birşeyler izleyelim diyenlerin filmi çıkıyor ortaya. En nihayetinde salondaki ailelerin çokluğu da bu fikrimi kanıtlıyor. Bugüne kadarki deneyimim beni yanıltmaz ise bu geceki ödül töreninden hiçbir ödülü almayacağına bahse girerim. Fransız sahillerindeki arkadaşlarımızdan takip ettiğim kadarıyla filmlerin kalitesinin umulanı verdiğini, jürinin işinin zor olacağını söylüyorlar. Ne olursa olsun bir kez daha sinema kazansın diyelim. Bir aksilik olmazsa ön plana çıkan filmlerle ilgili görüşlerimi de önümüzdeki dönem sizlerle buradan paylaşırım. Yıldız:*