5 Ağustos 2012 Pazar

Metin Erksan'ın Kaybı



Z.Özbatur Atakan: Metin Erksan... Turkiye sinemasi icin buyuk kayip...
Kaan Karsan: Metin Erksan’ı kaybettik, bir devir değil bir çok devir kapandı sanki.
Hasan Cömert: Bazı isimler sinemanın ta kendisidir.Metin Erksan demek Türk sineması demek, ne burası yeter onu anlatmaya ne de başka bir mecra...
Kerem Akça: Türk sineması en önemli altı yönetmeninden birini kaybetti.. Üzücü, cok üzücü.. Neyse ki 'Erksan sineması' yaşıycak..

Yukarıda yazanlar Metin Erksan’ın ölümüne duyulan acının twitter'daki bazı karşılıkları. Evet ülke sinemamızın en önemli 10-15 filmini saymaya kalksam Susuz Yaz ve Sevmek Zamanı’nı rahatlıkla içine koyabilirim, güzel filmler hiç şüphesiz. Ülkemizdeki auteur sinemanın ilk büyük ismi Erksan. Yalnız Metin Erksan da tıpkı yakın zamanda kaybettiğimiz Lütfi Akad gibi çok çok uzun zamandır film çekmiyor, son sinema filmini 1977’de çekmiş yani 35 yıldır, 48 yaşından beri sinema adına bir şey yapmış değil. Şimdi sosyal medyadaki sadece 4 tanesini yazdığım büyük laflar bana biraz yapmacık geliyor, yıllardır internet mecrasındayım, ne Metin Erksan ne de Lütfi Akad adına ne bir paylaşım, ne de en ufak bir tartışma ortamı gördüm, sinemamıza büyük emekleri olan Erksan’ın büyüklüğünü ölünce hatırladık sanki. Erksan'ın ölümünün sinemamız için büyük kayıp olduğu ve birçok devrin kapanmasından söz ediliyor. 30 yıldır film yapmayan birinin ölümü nasıl bir kayıp olabilir ki, bir/birçok devir nasıl kapanabilir ki; o devir 1977’de zaten kapanmış değil midir?
Bir de ülke hudutlarından dışarı bakalım: Antonioni 92 yaşında felçli haliyle Eros’u çekti, Resnais 90 yaşında ve son filmiyle geçtiğimiz Cannes’da başa oynadı. Visconti, Truffaut, Angelopoulos... ilerleyen yaşlarına rağmen ölene kadar film çektiler, hatta ölmek üzere oldukları dakikalarda bile film çekiyorlardı. Amacım ölen yönetmenlerimizi küçültmek tabii ki değil ama daha önce aklımıza bile gelmeyen, gereksiz abartılı cümleler de sarfetmek tuhaf doğrusu. Erksan ve Akad’ın sorununun tek tek ele alınabilecek bireysel sorunlar olmadığı ülkemizle ve bir sinema ülkesi olmamamızla alakalı olduğunu da düşünüyorum. Keza ülke sinemasının ölene kadar film çeken diğer önemlilerinden Zeki Ökten yaptı da, ne kadar düşük işlere imza attı, hala yaşayan Şerif Gören’in dönüşü bir felaket değil miydi? Evet Erksan Fransa’da, Resnais ise Türkiye’de doğmuş olsaydı, kuvvetle muhtemel durum tersine dönecekti, fakat vaziyet budur. Özetle bir sanatçının kaybının gerçek büyüklüğünün o sanat dalıyla ilgili geçmişte yaptıklarından ziyade bundan sonra yapacakları ölçüsünde anlamlı olduğunu düşünüyorum, sinema adına zaten yıllar öncesinden ölmüşse o sanatçı buna sinema adına büyük kayıp nasıl denebilir ki, bugünkü ölümü ‘’bir insanın ölümü’’nden öte bir şey ifade etmemektedir. Erksan’ın yakınları ve sevenlerinin başı sağolsun.
Ayrıca belirtmek de isterim 2008'deki bir röportajında şöyle buyuruyor: Bugün Nuri Bilge Ceylan gibi Avrupa festivallerinde başarılı olan yönetmenler ona borçluymuş, kapıyı Erksan açmış, o açmasaymış kimse giremezmiş. Yani düşünebiliyor musunuz Susuz Yaz Berlin'de Altın Ayı almasa bugün Nuri Bilge Ceylan'ın filmlerinin yüzüne bile bakmayacakmışız, bu anlama geliyor. Herşeyin bir ilki vardır demek en doğrusu sanıyorum, o ilk kim olursa olsun yoksa Dandanakan Savaşı mı bu kapılar açılsın. O röportaja buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.