28 Temmuz 2012 Cumartesi

Portakal Avşar Kızını Kaldırır mı?


Geçtiğimiz günlerde sinema kamuoyuna bomba gibi bir haber düştü, Hülya Avşar Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin jüri başkanı oluvermiş. Şüphesiz Altın Portakal Türkiye Sineması’nın çok önemli bir ayağı, Altın Koza ve İstanbul Film Festivali de bir o kadar değerli ancak ilkinin çokça kesintilere uğramış olması ikincisininse işlevinin biraz daha farklı -dünyada dönen 200 kadar filmi göstermek- olması sebebiyle daha farklı yargılar oluşuyor sanırım. Portakal’dan çıkacak ödüller gişeyi etkilemese de sinemamızın geleceğine bir şekilde nüfuz edebilir. Şöyle bir geçmişe doğru bakıyorum da kimler almış Altın Portakalları diye: 2010’da Çoğunluk onun öncesinde Kosmos-Bornova Bornova, Yaşamın Kıyısında var, öncesi Nuri Bilge’nin İklimler’i, Uzak’ı, Demirkubuz’un Yazgı’sı, Masumiyet’i, Ömer Kavur’un Karşılaşma’sı… kısaca yakın dönem sinemamızın lokomotif filmleri. Festivale o sene yapılmış 30-40, -daha fazla çekildiyse daha da çok olabilir-film başvurur bunlardan alanında uzman ön juri en iyilerinden oluşan 10-15 filmlik bir seçki hazırlar ve yine alanında başarısı tescil edilmiş, deneyimli; bir filmi her açıdan eksiksiz değerlendirecek yönetmen(ler), oyuncu(lar), yazar belki akademisyen ve farklı sanat dalından da oluşan ana jüri bu filmlerden en çok hak ettiğini düşündüklerini öne çıkarır. Dünya’da da benzer mantıkla işler, yalnız alanında başarılı olan kişilerin yanı sıra karizmatik/medyatik kişiliklerinde jüriye alındığını biliyoruz. Örneğin Angelina Jolie Cannes’da bir başarısı olamasa da jüri üyesi olabiliyor, bir sakıncası yok. O açıdan Hülya Avşar’ın da jüri üyesi olmasında bir sakınca göremiyorum, sinema yazarı Cüneyt Cebenoyan Robert De Niro bile Cannes’a başkan oldu diyor-hem de kaç kez- Avşar neden olmasın. Avşar, De Niro değil tamam da, Portakal da Palmiye değil zaten.
Ben olayı biraz daha ileri taşıyorum. Türkiye Sineması da Dünya Sineması değil, bu açıdan baktığımızda. Yurtdışındaki iyi örneklerin oldukça altında bir ortalama tutturuyoruz. Önümüzdeki aylarda kendi sinemamız bağlamında övgülere boğmamız muhtemel olan Yeşim Ustaoğlu’nun Araf’ı Cannes’ın alt bölümlerine dahi adım atamıyor, Venedik’in bir alt bölümüne Orrizonti (Ufuklar) bölümüne güç bela seçilebiliyor, keza 2 yıl önce Altın Portakal’ı En İyi Film, Yönetmen ve Senaryo ile domine eden Çoğunluk bencede o yılki sinemamızın açık ara en iyisiydi. Yurtışındaki en büyük başarısı Venedik’te ilk filmlere verilen Genç Aslan ödülüydü, küçük bir başarıydı yani. Sinemamızın o yılki en iyisi Altın Aslan seçkisine giremiyordu, bırakın oradan bir ödül almayı. Yeniden Hülya Avşar konusuna dönersek tartışmanın fitilini ateşleyen konu, başkan olması. Evet başkanın da diğer üyeler gibi 1 oyu var fazla değil. Ancak unutmamalıyız ki o başkan, jürideki anlaşmazlıklarda dizginleri eline alabilecek, yeri geldiğinde sinema konusundaki birikimiyle ağırlığını koyabilecek, oyların eşitliğinde belirleyici oyu kullanabilecek kişi.
Peki kimdir Hülya Avşar? Bir güzellik yarışmasında 1. olmuş ancak öncesinde evlenip boşandığı ortaya çıktığı için tacı alınmış ve bu sayede ünlü, bu fırsatı değerlendirebilmiş, zekası ve çalışkanlığının da katkısıyla televizyon, şarkıcılık ve oyunculuk alanında iş yapmış biri, bizim önceliğimizse sinema konusu: Yaklaşık 50 tane filmde boy göstermiş, kuşkusuz çok önemli bir başarı ama bu filmler Hülya Avşar’ı nerelere taşımış bir bakalım. Oynadığı filmler içinde uluslararası anlamda başarıyı getiren mastürbasyon sahnesiyle hatırlanan film Berlin in Berlin, Moskova Film Festivali’nden oyuncuya ödül getirmiş. Bir çok filmine ilişkin böyle bir done de yok. En ilginci başkanlık yapacağı Altın Portakal tarihinde bu kadar filminden oyuncuya ödül çıkmamış, özelikle de son oynadığı filmlerin hiçbiri en ufak bir sanatsal kaygı taşımıyor. Vasat gişe filmleri olduğu aşikar:72.Koğuş, Hababam Sınıfı gibi. Ayrıca ilk başta saydığım filmlerin üslubuyla ne kadar ilgili, o filmlerin yansıttığı sinema değerlerine hiç kafa yormuş mu? Dahası bu saydığım filmlerin hiçbirini izlememiş olması gibi korkunç bir ihtimal söz konusu olabilir mi, bilmiyoruz, belki de bu filmlere tutkun, Uma Thurman tam bir sinefilmiş misal, öyle filmlerde oynamasa da.
Avşar’ın magazinel boyutuyla öne çıkan biri olması kafaları karıştırıyor aslen, temel korkular bunlar. Sözgelimi Demet Akalın’ın da oyunculuğu vardır ama Artist filmine bu kadar parayı sessiz film için mi verdim cümlesinin benzerini Hülya Avşar’dan önceki yıllarda Portakal kazanmış Nokta filmine dair, bulutları izlemek için mi bu kadar oturdum diye duyma ihtimalinin sanki çok da uzak olmaması korkutuyor.
Yıllarca övündüğümüz Altın Portakal 2 yıl önce Emir Kustrica'yı getirdi linç edildi, festival yönetiminin suçu olmasa da kaçtı, Kadir İnanır geldi, iyi kararlar verdi. Geçen yıl temaya uygun olduğu için yerinde bir kararla tamamı kadınlardan oluşan bir jüri oluşturulmuştu ancak başkanı da Müjde Ar olan jürinin kararları çok eleştirilmiş, Altın Portakal’ı kazanan isimler gerekirse ödülü geri verelim noktasına gelmişti. İnşallah bu sene öyle olmaz dedik ama Avşar kızının işi kolay gözükmüyor, böyle gitmeye devam ederse Portakal’ın geleceği de…Umarım yanılırım, bakarsınız Hülya Avşar'da Uma Thurman gibi biri çıkıveriyormuş, başkan olarak da kendini ipten, portakalı dalından koparıyormuş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder